Sayfalar

5 Ağustos 2011 Cuma

Bask Bölgesi'nden Bilbao ve İzmir'den Karşıyaka'nın arasındaki ilginç dostluk hikayesi


İspanya'daki Bask bölgesinin takımı Athletic Bilbao'nun aylık dergisi 'Athletic Club'ın aralık sayısında 'Türkiye'de Bask bayrakları' başlığıyla Karşıyaka'yla ilgili üç sayfalık bir habere yer verildi. Nedeni ise Bilbao kulübünün Bask diyarı dışında, diyasporadaki tek temsilcisinin Karşıyaka olması!
Sekiz yıl önce sıkı bir Karşıyaka taraftarı Volkan Derya Özsökmen, çalışmak için Bilbao kentine gidiyor ve Athletic Bilbao maçlarını takip ederken San Mames Stadı'nın tribünlerinde gözüne çarpan kırmızı-yeşil-beyaz renklerdeki Bask özerk bölgesinin bayrağı 'ikurrina'yı görünce bu bayrağı izmir'e, Kaf Kaf tribünlerine taşıyor. Karşıyaka'nın Türk futbolundaki önemi dergide şu cümlelerle belirtiliyor: "Bilbao'dan 3 bin 500 kilometre uzakta, Ege Denizi'nin kıyısındaki izmir'in takımı. 1912'de kuruldu ve ülkenin en köklü beşinci futbol takımı unvanına sahip. Şampiyonluğa erişemedi fakat daima Türk futbolunun en büyük takımlarından biri oldu. 


Karşıyaka gibi geçmişi arıyor
1980'de ezeli rakipleri Göztepe'yle oynadıkları karşılaşmayı izleyen 80 bin kişi, bir ikinci lig maçını izleyen en kalabalık seyirci grubu olarak futbol tarihine geçti. Litvanyalı kaleci Stauce ve Yusuf Fofana gibi oyuncuları kadrolarında barındırdılar. Şimdi, yedi yıl önce veda ettikleri birinci lige geri dönmek için mücadele ediyorlar ve geri döndükleri gün Karşıyaka caddelerinde Bask bayraklarıyla şampiyonluk turu atacaklar."
Haberde, Karşıyaka bayrağındaki kırmızının Yunan işgaline karşı Türklüğü, yeşilin ise islamı temsil ettiği belirtiliyor. Aynı renkleri taşıyan Bask bayrağında ise kırmızı fon Bask halkını, yeşil şerit çarmıha gerilmiş Aziz Andres'i, ortadaki beyaz bant ise Katolikliği simgeliyor. 1898'de kurulan ve ispanya birinci liginde Barcelona ve Madrid'le birlikte küme düşmeyen üç takımdan biri olan Athletic şu sıralar tıpkı 'kardeşi' Kaf Kaf gibi parlak günlere dönmek için çabalıyor. Sadece Bask kökenli oyuncularla sahaya çıkma geleneğini koruyarak mabedi 'La Catedral'i yeniden şenlendirmek istiyor.




Bilbao'da yaşayan Volkan Derya Özsekmen ile de Bask bölgesi'nin en en önemli sitesi  bir röportaj yaptı geçtiğimiz aylarda bunuda sizlere sunuyoruz. Ek bir not: Kendisi son aldığımız duyumlara göre Karşıyaka Spor Kulübü'nün yeni yönetim kuruluna da girmiş.

http://www.eitb.com/videos/deportes/baloncesto/detalle/619073/cual-es-union-club-turco-ksk-pais-vasco/











 


26 Haziran 2011 Pazar

Federico Garcia Lorca'nın kurşuna dizilerek öldürülüşü'nün ardındaki sır perdesi aralanıyor

İspanya İç Savaşı'nda faşistlerce öldürülen ve mezarı şimdiye kadar bulunamayan, faşistlerin de infazını inkar ettikleri büyük İspanyol şairi Federico Garcia Lorca'nın ölmeden önceki saatleriyle ilgili ayrıntılar ortaya çıkıyor.
İspanya'nın güneyindeki Granada şehrinde yerel bir tarihçi, İspanya İç Savaşı yıllarında faşistlerce kurşuna dizilerek öldürülen büyük İspanyol şair ve yazar Federica Garcia Lorca'nın son saatlerinin gizemini ortadan kaldırmaya aday önemli bulgular elde etti.
Şirrlerinin yanı sıra tiyatro oyunlarıyla da tanınan, Kanlı Düğün, Yerma ve Bernarda Alba'nın Evi üçlemesinin yazarı Garcia Lorca, Ağustos 1936'da Granada'da faşist birliklerce kurşuna dizilerek öldürülmüştü.
Tarihçi Miguel Caballero Perez, Garcia Lorca'nın son 13 saatinde neler yaşandığını bulabilmek için 3 senesini polis ve ordu arşivlerinde geçirdi. Caballero Perez, Lorca'yı vuran ölüm timinde yer alan polis ve gönüllüleri teşhis ettiğini ve Lorca'nın mezarının yerini tespit ettiğini söyledi.
Artık sözlü aktarımlar yerine arşivlere inmek gerektiğine karar verdiğini, çünkü herkesin bir şeyler uydurduğunu ve kafa karışıklığının da bu nedenle başladığını düşündüğünü söyleyen Perez, araştırmalarının sonuçlarını "Garcia Lorca'nın Son 13 Saati" isimli bir kitap olarak yayınladı.
Perez, çalışmalarında 1960'lı yıllarda gazeteci Eduardo Molina Fajardo'nun konuyla ilgili söylediklerini doğrulamayı hedeflediğini, ve arşivlerin büyük oranda bu gazeteciyi doğruladığını belirtti. Molina Fajardo, faşist bir gazeteciydi ve dönemin faşist yöneticilerinden birçoğuyla samimi muhabbetler kurma olanağına sahipti.
Perez, Molina Fajardo'nun Lorca'nın mezarının yerine dair verdiği yerin doğru olduğuna inanıyor. Söz konusu yer, Viznar ve Alfacar köyleri arasındaki bir çiftlik yakınında boş bir arazide su aramak için kazılmış bir hendek.
Söz konusu yer, 1971 yılında tarihçi Ian Gibson'un Lorca'nın mezarının yeri olarak tespit ettiği noktaya yarım kilometre uzaklıkta. Gibson'ın tespit ettiği nokta 2009 yılında faşizm dönemine ait suçlar hakkında tekrar dava açılması amacını güden bir savcı tarafından kazdırılmış, fakat kemik bulunamamıştı. Perez'in kitabı, yeni bir sürecin başlangıcı olabilir.
1936 yazında Lorca'yı kurşuna dizen ölüm timi, aynı dönemde yüzlerce solcuyu, devrimciyi infaz etmişti. Bu pis iş karşılığında 500 peseta ödül alıyorlardı. Aralarında gönüllüler olmasına rağmen, bazı polis görevlileri de vardı. Bunlara katilden ziyade infazcı demeyi tercih ettiğini belirten Caballero Perez, Lorca'yı öldürenlerin çoğunun Lorca'yı tanımadığını söyledi.
Öte yandan, Caballero Perez'in iddiasına göre Lorca'nın ölümünde kentteki güçlü aileler arasındaki çatışmanın da payı olabilir. Sağcı Roldan ailesi, Lorca'nın babasının siyasi rakibiydi ve Franco birliklerinin Lorca'yı tutuklaması için baskı kurdu. Hatta infaz ekibinde de Roldan ailesinden bir kişi vardı.


31 Mayıs 2011 Salı

Ünlü İspanyol oyun yazarı Juan Mayorga Ankara ve İstanbul'a geliyor


İspanya'nın ünlü oyun yazarı Juan Mayorga “Ve Diğer Şeyler Topluluğu” tarafından düzenlenen, Yeni Metin Yeni Tiyatro Projesi kapsamında, 4 – 5 Haziran 2011 tarihlerinde İstanbul ve Ankara’ya geliyor.

İstanbul Cervantes Enstitüsü ve Ankara İspanyol Büyükelçiliği’nin destekleriyle gerçekleşen proje kapsamında İstanbul ve Ankara’ya gelecek olan Juan Mayorga’nın Fareli Köyün Kavalcısı masalından esinlenerek yazdığı Hamelin adlı oyun, burjuva bir adamın yoksul bir ailenin güvenini kazandıktan sonra çocuklarına gerçekleştirdiği cinsel tacizi konu alıyor.

2006 yılında İspanya'nın en iyi oyunu ödülünü kazanan Hamelin, Mark Levitas tarafından okuma tiyatrosu olarak yönetiliyor. Oyun okumasında Metin Belgin, Mehmet Ali Nuroğlu, Serhat Kılıç, Funda Şirinkal, Funda Eryiğit gibi sinema ve televizyondan tanınan oyunculara Somer Karvan, Ayşe Burcu Eren, Onur Demircan, Nazlı Bulum, Ulaş Akşit, Mert Özekici gibi oyuncular eşlik ediyor.

2006, 2008 ve 2009 yıllarında İspanya'nın en iyi yazarı seçilen Juan Mayorga’nın oyunları yirmiden fazla dile çevrilmiş ve dünyanın çeşitli ülkelerinde sahnelenmiştir.

Yeni Metin Yeni Tiyatro Projesi Nedir?

2001 yılında, oyun yazarı, yönetmen ve oyuncu Yeşim ÖZSOY GÜLAN’ın kurduğu çağdaş tiyatro topluluğu “Ve Diğer Şeyler Topluluğu” tarafından yürütülen “Yeni Metin Yeni Tiyatro Projesi 2006dan beri çağdaş oyun yazımı ve çağdaş oyun yazarlığı konusuna dikkat çekiyor.

Bu yıl beşinci yılını tamamlayan “Yeni Metin Yeni Tiyatro Projesi kapsamında bugüne dek çağdaş tiyatronun farklı alanlarından isimlerle söyleşiler ve yeni yazarların oyun okumaları gibi çeşitli etkinlikler düzenlendi.

Oyun yazarlarının okumalarının yanı sıra yazarlık ve çeviri atölyelerinin de yer aldığı proje dahilinde birçok ülkeden (Romanya, Yunanistan, İspanya, İran, Portekiz, Rusya) çağdaş yazarlar davet edildi ve tüm oyun yazarlarının oyunları kendi orijinal dillerinden Türkçe’ye çevrilerek seyirciye tanıtıldı.

2010 yılının haziran ayında beş yıllık süreç “Yeni Metin Yeni Tiyatro 09” adlı bir kitapta toplandı. Özellikle 2010-2011 tiyatro sezonu Yeni Metin Yeni Tiyatro Projesinin beş yıl önce oluşturduğu birikiminin sonuçlarının alınmaya başladığı bir sezonu oldu.

Gianina Carbunariu’nun oyunu “Kebap” Carles Battle’nin yazdığı “Baştan Çıkarma” ve Mikhael Dumenkov’un “Leş” isimli oyunu İstanbul sahnelerindeki yerlerini aldılar. Bunun yanı sıra üniversite toplulukları ve amatör gruplar da proje bünyesinde çevrilen oyunları sahneledi.


29 Mayıs 2011 Pazar

İspanya'da hem de bir İspanya takımında Türk adı taşıyan taraftar grubu ! & Los Turcos !

 Bu çok ilginç taraftar grubunun hikayesini bir spor yazarından dinliyoruz...








Celta Vigo ile Deportivo La Coruna'nın karşı karşıya geldiği ve 3-0 kazandığı maçta kendilerini Türk olarak gören 5 bin Deportivo taraftarı, "En büyük Türkiye" diye bağırarak komşu Vigo kentini inletti.

GEÇTİĞİMİZ hafta sonu İspanya'da çok ilginç bir derbi maçı vardı. Galicia bölgesinin iki güçlü takımı, Celta Vigo ile Deportivo La Coruna karşı karşıya geldi. Bu derbiyi ilginç kılan olay ise, iki kentin taraftarlarının yüzyıllardır birbirleri ile çekişmeleri, kin beslemeleri... Celta Vigo'lular, Deportivo'lulara, Türklere verdikleri destek nedeniyle, Deportivo'lular da Celta'lılara Portekiz'lilere yakınlıklarından dolayı, "hain" yakıştırması yapıyorlar.

İspanya'nın kuzeyinde Portekiz sınırına yakın olan iki kent insanı, bu yakıştırmadan son derece memnun. Vigo kentinin takımı Celta'da çok sayıda Portekiz taraftar derneği var. Buna karşılık La Coruna'nın takımı Deportivo'da Türkleri, Türk bayrağını göndere çekecek kadar ateşli Türk dernekleri kurulmuş. Bu yüzden olsa gerek, Deportivo La Coruna'nın her oynadığı maçta sahaya asılmış çok sayıda Türk bayrağı görebilirsiniz. Ayrıca Deportivo'lu futbolseverlere, "Türkler" adı takılmış.

Biz de bu ilginç hikayeyi hem dinlemek, hem de bu tarihe malolmuş derbiyi izlemek için Vigo kentine geldik. Stadı dolduran 20 bin kişinin 5 bini Deportivo La Coruna taraftarıydı. Yani Celta taraftarlarına göre 5 bin Türk ile 15 bin Portekiz'li takımlarına destek veriyordu.

Karşılaşmanın başlamasına az bir süre kala bu hikaye ile ilgili çok sayıda yazı yazmış gazeteci Alberto Torres ve Türk taraftar derneklerinden birinin kurucusu olan Ricardo (La Pasion Turca) ile söyleşiye oturduk...

Alberto, La Coruna taraftarlarının nasıl Türk olduklarını anlatmaya başladı:

Barboros Hayrettin Paşa, Akdeniz'e hükmettiği sıralarda İspanya sahillerine kadar ulaşmış. O sırada İspanya'da yiğitliği ile ünlü Galicia bölgesinin delikanlıları, Barboros'a büyük destek vermişler. Bu işbirliğini içlerine sindiremeyen komşu kent Vigo'nun halkı ise La Coruna'ya Türklerle ortaklığa girmelerinden dolayı, onlara "Türkler" adını takmışlar. Bu ad sporda, özellikle de futbolda günümüzde büyük bir rekabete dönüşmüş. Buna karşılık, La Coruna halkı da Celta Vigo taraftarlarına yakınlığı ve iyi ilişkileri nedeniyle Portekiz'li yakıştırması yapmışlar.

La Coruna'da çok sayıdaki taraftar derneklerinden biri olan La Pasion Turca derneğinin başkanı Ricardo ise Türk bayrağına sahip çıkmaktan duyduğu memnuniyeti dile getiriyor. Ricardo, Deportivo La Coruna'nın Şampiyonlar Ligi'nde Yunan takımı Panathinaikos'la oynadığı maçta açtıkları 20 metreyi aşan Türk bayrağını anlatırken, "İnanın Riazor Stadı'nda yüzlerce Türk bayrağı vardı. Stadın bir ucundan diğer ucuna bir Türk bayrağı astık. Yunanlılar sahaya çıktıklarında dev Türk bayrağının yanı sıra yüzlerce ateşli taraftarın ellerindeki ay yıldızlı bayrakları görünce neye uğradıklarını şaşırdılar. Dünyanın hiçbir yerinde kendi ulusunun bayrağının dışında, başka ülke bayrağına bu kadar çok sahip çıkan bir taraftar grubu bulamazsınız" dedi.

Ricardo ayrıca Türk bayrağına Deportivo Kulübü yaşadıkça sahip çıkacaklarını ve Celta'nın Deportivo ile 2. yarıda oynayacağı maçta Türk bayrakları ile tam bir gövde gösterisi yaparak stadı "Türkiye" diye inleteceklerini söyledi.

Alberto ile Ricardo'yu dinledikten sonra Celta'nın Deportivo taraftarlarına ayırdığı bölüme geçtim. İnsan kendini adeta milli maçta hissediyordu. Celta'lılar "Türkler dışarıya" diye tezahürat yaparken, Deportivo'lular da sürekli "En büyük Türkiye" diye bağırıyordu. Onlara Türkiye'den geldiğimi söyleyince birden etrafımda yüzlerce La Coruna taraftarının beni selamlamak için elini uzattığını gördüm. Karşılaşmayı Deportivo, yani Türkler 3-0 kazandı. Sevinç sokaklara taştı. Türk bayrakları bu kez Vigo kentinde dalgalanmaya başlamıştı.


28 Mayıs 2011 Cumartesi

İstanbul'daki İspanyol Öğrenciler Taksim'de Protestoda!




 İspanya'da sistem karşıtı eylemler yapılırken Türkiye'de bulunan İspanyol öğrenciler de Taksim Meydanı'ndan Galatasaray Meydanı'na yürüdü.
Genç-Sen üyelerinin de katılarak destek verdiği eylemde İspanyol öğrenciler, "Spanish Revolution" ve demokrasi taleplerinin yazılı olduğu pankartlar taşıdı.
Ellerinde papatyalar taşıyan öğrenciler, attıkları sloganlarla taleplerini dile getirdi.
Öğrenciler, Galatasaray Meydanı'nda yaptıkları açıklamada, "Birçok diğer ülkede olduğu gibi, İspanya da uluslararası kapitalizmin krizinden acı çekmektedir. Ve buna ek olarak yozlaşmış politikacılar ile bankerler bizi zorlu koşullara sürüklemişlerdir" dedi.
Bu durumun kendilerinin sokakları almaya ve değişim taleplerinin var olmasına neden olduğunu ifade eden öğrenciler, buradan İspanya'yı desteklediklerini dile getirdiler.
Durumun tüm dünyayı etkilediği, globalleşme ve neo-liberalizmin yayılarak mutsuzluk getirdiği ifade edilen açıklamada şunlar kaydedildi: "İspanya veya İzlanda gibi ülkeler, şiddet yanlısı olmayan politik örgütlenmelerle, ekonomik ve sosyal devrime önayak olmaktadır. Etik bir devrim gereklidir. Günümüzde, yaşadığımız dünyamızda, para insanlığın önüne geçmiştir. Halbuki para, bizim hizmetlerimiz için sadece bir araç olmalıdır. Eğer bizim inanç ve duygularımızı taşıyorsanız, örgütlenin, savaşın, tepki gösterin. Devrim gerekli bir virüstür, onu yayın."


27 Mayıs 2011 Cuma

İspanyol Filozof Jose Ortega Y Gasset İstanbul'da Anıldı.




"Düşüncenin Elçisi" olarak tanınan Yirminci Yüzyılın sıra dışı filozofu Ortega y Gasset, 24 Mayıs 2011 tarihinde, İstanbul Cervantes Enstitüsü ve Türk Kütüphaneciler Derneği İstanbul Şubesi işbirliği ile düzenlenen bir etkinlikle anıldı. Enstitünün Taksim’deki merkezinde gerçekleşen buluşma, ülkemizde filozofu konu edinen  az sayıdaki etkinliklerden biri olması ve  katılımcıların çeşitliliği açısından  dikkat çekiciydi.

Türk okurlarının daha çok “Kitlelerin Ayaklanması” ve “İnsan ve Herkes” adlı kitaplarıyla tanıdığı Ortega y Gasset’i anmak ve tanıtmak amacıyla gerçekleştirilen bu etkinlik, ülkemizde filozofun düşünce ve eserlerine yönelik  giderek artan ilginin  bir yansıması olarak da değerlendirilebilir. Filozofu keşfetmek isteyenler için önemli bir fırsat niteliğindeki anma toplantısında; konuşmacılar, Ortega’nın düşünce sistemi, fikirleri ve eserleri ile bugüne yönelik yansımalarını ele alarak, filozofun Türkçe’de yeniden yayınlanan kitap, kütüphaneci, okur ekseninde öngörülerini içeren “Kütüphanecinin Görevi” adlı kitabı üzerinde ayrıntılı değerlendirmelerde bulundular.

Etkinliğe İspanya’dan katılan ve Ortega’nın düşünce sistemini, çalışmalarını değerlendiren Prof. Dr. Germán Gullón; onun, sadece ülkesi İspanya için değil, tüm insanlık için önemli, ufuk açıcı bir düşünür ve yazar olduğunu, düşünce ve öngörülerinin bugün de sürdüğünü vurgulayarak, Ortega’nın misyonunun “okuyucuda fikir yolunu açmak” olduğunu söyledi. Prof. Gullón, ayrıca, ünlü filozofun, kitabın yaşamsal işlevini ele aldığı eserindeki  kütüphane ve kütüphanecilerin rollerine ilişkin değerlendirmelerini  etkileyici ve önemli bulduğunu ifade etti.

Kütüphaneci-editör Osman Torun ise; filozofun Türkçe’deki yansımaları, çevirileri ve hakkındaki çalışmaları ele alarak, Ortega’nın Türkiye’de sınırlı biçimde tanındığına, ancak son yıllarda giderek artan bir ilginin geliştiğini belirtti. Bu tür buluşmaların, yeni çevirilerin yapılarak bu ilginin beslenmesi gerektiğini söyledi. Torun ayrıca,  Ortega’nın 1930 yıllarda öngördüğü “okurlara rehberlik etme ve filtre (süzgeç) olma” yönündeki görüşlerinin, bugünkü kütüphane hizmetlerinin temel niteliklerine işaret ettiğini, günümüzde, kütüphanecilerin rollerinde yaygınlaşma, çok boyutluluk ve çeşitlilik gözlendiğini, bunların da beraberinde  yeni mesleki ve toplumsal sorumluluklar getirdiğini anlattı.

Etkinlikte ayrıca; Ortega’nın “Kütüphanecinin Görevi” kitabını Türkçe’ye çeviren araştırmacı yazar, M.Türker Acaroğlu, kitabın çeviri ve yeniden yayınlanma sürecini anlatan kısa bir konuşma yaptı. Kitap, Türk Kütüphaneciler Derneği İstanbul Şubesi tarafından 2011 yılında bazı eklerle birlikte yeniden yayınlanarak raflardaki yerini almıştı.  Anma etkinliği, “José Ortega y Gasset: Politik Eylem Olarak Felsefe” isimli belgeselin izlenmesi ile son buldu.

Türkçe’de José Ortega y Gasset : Kitlelerin Ayaklanışı; çev. Seçkin Çağan, May Yayınları, 1968 [Yazarın Türkçe’ye çevrilen ilk kitabıdır. Daha sonraları, farklı yayınevleri tarafından farklı adlarla yayınlanmıştır.] Kütlelerin İsyanı; çev. Nejat Muallimoğlu, Bedir Yayınevi (1976), Birleşik Yayıncılık (1997), Erguvan Yayınevi (2007) Kitlelerin Ayaklanışı; çev. Koray Karaşahin, Babil Yayınevi (2003) Kitlelerin Ayaklanması; Çev. Neyire Gül Işık, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları (2010) Tarihsel Bunalım ve İnsan; çev. Neyire Gül Işık, Metis Yayınları (1992) Sevgi Üstüne; çev. Yurdanur Salman, Yapı Kredi Yayınları (1995) Avcılık Üstüne; çev. Derin Türkömer, Yapı Kredi Yayınları (1997) Üniversitenin Misyonu; çev. Bülent Üçpınar, Birleşik Yayıncılık (1997) çev. Neyire Gül Işık, Yapı Kredi Yayınları (1998) İnsan ve Herkes; çev. Neyire Gül Işık, Metis Yayınları (1995), Kütüphanecinin Görevi; çev. M.Türker Acaroğlu, yay.haz. Osman Torun, Türk Kütüphaneciler Derneği İstanbul Şubesi (2011)


22 Mayıs 2011 Pazar

Subjuntivo ve Indicativo kalıpları

Subjuntivo ve Indicativo'nun temel olarak kullanıldığı bazı kalıpları sizlere sunuyoruz. Umarız sizlere bir nebze olsun yardımcı olabilmişizdir. Kolay gelsin.


İspanya’da seçim günü

 İspanya’da 34 milyon kişi, 8 bin 116 belediye başkanı, 64 bin 400 kent meclisi üyesi ve 17 özerk bölgeden 13’ünün bölgesel parlamento üyelerini belirlemek için sandık başına gidiyor.
Milyonlarca insanın işsiz kalması ve ağır kemer sıkma politikasının intikamını almak isteyen seçmenlerin, 2012 genel seçimleri öncesinde Başbakan Jose Louis Rodriguez Zapatero hükümetine ağır bir darbe vurması bekleniyor. İşsizlikten kırılan genç nüfustan 800 bin kişi ilk kez bugün oy kullanacak.
Zapatero’nun, Barcelona ve Sevilla gibi önemli kentlerdeki gücünü kaybedeceği ve 13 özerk bölgedeki desteğinin eriyeceği tahmin ediliyor. 

Sosyalist Parti ve en büyük rakibi Halk Partisi, yolsuzluk ve ekonomi üzerinde iddialı bir seçim kampanyası yürütmeye çalıştı. Ancak 15 Mayıs’ta başlayan ve ülke geneline yayılan protestolar, Zapatero’nun ümitlerini yok etti.
2008’de yaşanan ekonomik krizin neden olduğu protesto hareketinden bu yana en yoğun katılımlı hükümet karşıtı gösterilere sahne olan İspanya’da, on binlerce insan büyük kentlerin meydanlarına kamp kurdu. Protestocuların çok büyük bir kısmını, işsiz gençler oluşturuyor.
GENÇLER DEĞİŞİM İSTİYORİspanya'nın siyasi ve ekonomik sisteminde değişiklik isteyen gençler, gösterilerini seçim gününe kadar sürdüreceklerini açıklamıştı. Ancak başta Madrid’in Sol Meydanı’ndaki katılımların yüksek olması nedeniyle, gösterilerin devam edip etmeyeceğine "meydanların karar vereceği" açıklandı.
İspanyol basınında, seçimlerin sona ermesinin ardından yarın geceden itibaren, güvenlik güçlerinin göstericilere karşı daha sert olabileceği yorumları yapılıyor.


21 Mayıs 2011 Cumartesi

Madrid Puerto Del Sol'da Yüzbinler İsyan'da




İspanyol gençler, "daha iyi yaşam koşulları ve insani bir yaşam" talebiyle isyan bayrağını çekti. Başkent Madrid'teki Puerta del Sol meydanına kamp kuran gençler, "İstediklerimizi alana kadar buradayız" diyor.




İspanya'nın başkenti Madrid'teki Puerta del Sol (Güneş Kapısı) meydanında kamp kuran yüzlerce genç, "sistem değişikliği" talep ediyor ve polis müdahalesine rağmen geri adım atmıyorlar.


Mısır Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek'i devirmek ve hakları için başkent Kahire'deki Tahrir meydanına yerleşem Mısırlılar gibi, İspanyol gençler de Puerta del Sol'da kamp kurdu. Yaşam şartları Tahrir'deki protestoculardan daha iyi olan İspanya'daki gençler, 15 Mayıs'tan beri sokaklardaydı. Kamp uygulamasına ise önceki gün (18 Mayıs) geçildi.


Meydanda 24 saat nöbet tutan gençlere polis müdahale etti. Yerdeki eylemciler zorla kaldırmak isteyen polis, başarılı olamadı.


Protestocular, "İki partili sistemi, bankaların çıkarlarını ve yolsuzluğu destekleyen" mevcut siyasi sistem değişene ve "İnsani bir yaşamı ekonomik çıkarların önüne çıkaracak" yeni bir yönetim kuruluncaya dek eylemlerini sürdürecek.


Kendilerine Real Democracia (Gerçek Demokrasi) Hareketi veya 15 Mayıs'ta 50 kentte yapılan ve 20 bin kişinin katıldığı gösterilere atıfla M-15 olarak adlandıran eylemciler, sosyal paylaşım siteleri Twitter ve Facebook'ta örgütlendi.
"Biz köle değiliz"


Dün (19 Mayıs) ayrıca, Barcelona, Valencia, Zaragoza, Palma de Mallorca, Granada ve Sevilla'da da yürüyüşler düzenlendi. Berlin ve Londra'daki İspanyol Büyükelçiliği'nde toplanan yüzlerce İspanyol, ekonomik krizin faturasının yoksul halka çıkarılmasını protesto etti. İspanyollar, Almanya'nın Hamburg, Leipzig ve Düsseldorf kentleriyle Paris, Roma ve Dublin'de de gösteri düzenlemeye hazırlanıyor.


BBC'ye konuşan 30 yaşındaki Juan Lopez, "Sonunda İspanyollar da sokağa çıktı. Altı ay önce işimi kaybettim. Gençler gelecekleri için endişeli. Yüzde 43'lik işsizlik oranını kabullenemiyoruz. Bu sorunu çözmek toplumun birinci önceliği olmalı" dedi.


Meydandaki pankartlarda, "Biz köle değiliz", "Alkol yok. Önceliğimiz: Devrim" yazıyor. meydandakilerin ihtiyaçları kolektif bir şekilde karşılanıyor, oturma eylemine ara verenler evlerine gidip yiyecek, içecek, battaniye gibi malzemeler getiriyor. Ülkede Pazar günü yerel seçimler yapılacak. (AS)


*bia*


30 Nisan 2011 Cumartesi

İspanyol Efsanevi Punk Grubu Boikot'la Yaptığımız Görüntülü Röportaj

Eski Yeni'ye Bandista ile birlikte konser vermek için gelen Boikot o gün Korsakov, Inés, Amaneció, No Pasaran gibi sevilen şarkılarını dinleyicileri için söyledi. Kimi parçalar da Bandista'da sahneye çıkıp şarkılara Boikot'la birlikte eşlik etti. Bu gecede Boikot^u kaçırmadık ve onlarla bir röportaj yaptık. Bunun yanında EskiYeni'deki performans görüntülerinden oluşan bir kolaj videosu'nu da hemen röportajın altında yayınlıyoruz.

Röportaj İspanyolca ve İngilizce dillerinde yapılmıştır.




Performans Videosu



9 Nisan 2011 Cumartesi

Collins İspanyolca İngilizce İngilizce İspanyolca sözlük programı + Fiil çekim programı

 Collins'in içinde fiil çekim programının da bulunduğu İngilizce-İspanyolca, İspanyolca-İngilizce sözlüğü buradan tam haliyle ücretsiz olarak indirebilirsiniz. Oldukça geniş bir kelime arşivine sahip sözlüğün aynı zamanda arama yapıldığında bir kelimenin tüm anlamlarına dair cümle içi örnekleri dahi oldukça kapsamlı olarak verilmiştir.


İndir


Nuevo Ven 2 Cd'lerini mp3 formatında indirin


6 Nisan 2011 Çarşamba

Estilo indirecto nedir ?

 Alttaki Power Point sunumumuzla Estilo Indirecto hakkında bilgi edinebilirsiniz.



7 Mart 2011 Pazartesi

Dünyanın en pahalı tablosu - Picasso'dan Yeşil Yapraklar ve Büst


Ünlü İspanyol ressam Pablo Picasso Picasso'nun 1932 yılında Normandy'de resmettiği 'Nude, Green Leaves and Bust/ Çıplak, Yeşil Yapraklar ve Büst' tablosu, Tate Modern Sanat Merkezi'nde sergileniyor. 'Çıplak, Yeşil Yapraklar ve Büst' dünyanın en pahalı tablosu kabul ediliyor.
Picasso'nun bu eseri, metresi Marie -Therese Walter'den ilham alarak yaptığı biliniyor. Eser, geçen yıl New York'ta düzenlenen bir müzayedede 106,5 milyon dolara, yani yaklaşık 170 milyon Türk lirasına alıcı bulmuş, ancak bu rekor fiyatı ödeyen kişinin kimliği açıklanmamıştı.
"Çıplak, Yeşil Yapraklar ve Büst", bir müzayedede bugüne dek satılan en pahalı eser, aynı zamanda Picasso'nun savaş döneminde ürettiği eserler dizisinin de bir parçası. 


Tate Modern Sanat Merkezi'nin direktörü Nicholas Serota, bunun Picasso'nun en gözalıcı eserlerinden biri olduğunu ve sanatçının savaş dönemindeki en büyük başarıları arasında kabul edildiğini söyledi.
Serota, "sahibinin cömertliği sayesinde, bu eseri İngiliz halkının beğenisine sunabildiğimiz için mutluyum" diye konuştu.
Sahibinden ödünç alınarak sergilenen eseri hırsızlardan korumak için galeride ne gibi önlemler alındığı ise açıklanmadı.
Tate Britain sanat merkezinde de gelecek yıl bir Picasso sergisinin açılması planlanıyor.
Pablo Picasso, Fransız model Marie Therese Walter ile ilk kez 1927 yılında tanışmıştı; Walter daha sonra Picasso'nun metresi oldu.
Walter, Picasso'dan dört yıl sonra, 1977 yılında öldü.






26 Şubat 2011 Cumartesi

Venezuelalı filozof ve öğretmen Simon Rodriguez'in büstü Ankara Üniversitesi'nde açılıyor.



20 Şubat 2011 Pazar

Payada**Paya**Payadores

Güney Amerika kültürüne ait önemli bir kapışma. Paya ya da payada.


17 Şubat 2011 Perşembe

Goya Ödüllerinde (Pa Negre)Kara Ekmek zirveyi tam 9 dalda birden gördü

İspanya'da verilen Goya Ödülleri'nde "Kara Ekmek" isimli film, "En İyi Film" ve "En İyi Yönetmen" dahil 9 ödül birden aldı. Javier Bardem, "Biutiful" filmindeki rolüyle "En İyi Erkek Oyuncu" ödülünü aldı. 
İspanya ulusal sinemasının en prestijli ödülü olan Goya Ödülleri’nde “Kara Ekmek” isimli film, “En İyi Film” ve “En İyi Yönetmen” dahil 9 ödül birden aldı. Oyuncu Javier Bardem, “Biutiful” filmindeki rolüyle “En İyi Erkek Oyuncu” ödülünü aldı

İspanya'nın başkenti Madrid'deki Kraliyet Tiyatro Salonu'nda düzenlenen törende, 14 dalda Goya ödüllerine aday olan yönetmen Agusti Villaronga'nın "Pa Negre” (Kara Ekmek) isimli filmi, 9 ödülü almayı başardı.

Yönetmen Alejandro Gonzalez İnarritu'nun "Biutiful" adlı filmindeki rolüyle Oscar adayları arasında yer alan Javier Bardem ise En İyi Erkek Oyuncu olarak Goya ödülünü kazandı.

Bardem, ödülünü eşi Penelope Cruz ve "Her sabah güler yüzü ve kalbiyle beni uyandıran" dediği yeni doğan çocuğuna adadı. Bu yıl Goya Onur Ödülü de 75 yaşındaki İspanyol yönetmen ve senarist Mario Camus'a verildi.

Bu arada kurum içinde yaşanan polemiklerden dolayı önceden beklendiği şekilde törenden önce istifasını sunan İspanya Sinema Akademisi Başkanı Alex de la İglesia da yaptığı konuşmasında, "İnternetten gelecek değil, şimdi. Ve ondan korkmuyoruz. İnternet, bizim sinemamızın kurtarıcısı" diyerek, internet üzerinden yasadışı film indirmeye karşı gerekli yasal önlemlerin alınması çağrısında bulundu.

'JİMMY JUMP' BU KEZ GOYA'YA ATLADI

Öte yandan Goya ödül töreninin en ilginç anlarından biri, “En İyi Erkek Oyuncu” ödülü verileceği sırada sahneye atlayan "Jimmy Jump" lakaplı Barcelonalı Jaume Marquet Coto'nun tüm davetlilerin önünde konuşması oldu.

Uluslararası birçok spor organizasyonunda ve geçtiğimiz yıl Eurovision'da olduğu gibi bazı kültürel etkinliklerde tüm güvenliği atlatarak kendini göstermeyi başaran Jimmy Jump, televizyondan canlı verilen Goya ödülleri sırasında da kameralara gözüktü. Çok kısa bir süre ekranda kalan ve "Bir dakika lütfen, buraya gelmek çok zor oldu. Bunu sadece ben ve zıplayanlar bilir. Bu Goya'yı zıplayanlara adıyorum" diyen Jimmy Jump, bir güvenlik görevlisinin yaklaşmasıyla sakin bir şekilde sahneden çıkartıldı.

2004 Avrupa Futbol Şampiyonası finalinde, 2004'te Montemelo'daki Formula 1 yarışında, 2005'te Real Madrid-Barcelona maçında, 2007'de Şampiyonlar Ligi finalinde, 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası'nda Türkiye ile Almanya arasında oynanan yarı final maçında ve 2009'da Fransa Roland Garros tenis turnuvası gibi birçok etkinlikte kendini sahaya veya sahneye atan Jimmy Jump, son olarak Eurovision'daki olayından dolayı 1880 Euro para cezası almıştı.

25. Goya ödülleri şu şekilde dağıtıldı:

En iyi film: Pa Negre En iyi yönetmen: Agusti Villaronga (Pa Negre)
En iyi erkek oyuncu: Javier Bardem (Biutiful)
En iyi kadın oyuncu: Nora Navas (Pa Negre)
En iyi yardımcı erkek oyuncu: Karra Elejalde (Tambien la lluvia)
En iyi yardımcı kadın oyuncu: Laia Marull (Pa Negre)
En iyi Avrupa filmi: Yönetmen Tom Hooper'ın The King's Speech (Zoraki Kral)
En iyi Latin Amerika filmi: Yönetmen Matias Bize'nin La vida de los peces (Şili)
En iyi orijinal senaryo: Chris Sparling (Enterrado)
En iyi uyarlama senaryo: Agusti Villaronga (Pa Negre)
En iyi ilk yönetmenlik denemesi: David Pinillos (Bon appetit)