Sayfalar

2 Ekim 2010 Cumartesi

Vicente Aranda,İspanyol Sinemasının Emektar Yönetmeni

İspanyol sinemasının emektar yönetmenkerinden Vicente Aranda, ülkemizde nedense hak ettiği ölçüde tanınmayan bir sinemacı. Örneğin, Berlin Film Festivali'nde Altın Ayı ödülüne aday gösterilen Çıplak Bakış ( La Mirada Del Otro, 1988) anavatanı dışında vizyona girdiği birkaç ülkeden biri Türkiye olmasına karşın- ülkemizde "standart"yaz sezonu soft-porno Avrupa filmleridnen biri zannediği için midir nedir kadri bilinmemiş pek dikkat çekmemişti. Öte yandan yönetmenin en yeni filmi Çıldırtan Aşk (Juana la loco, 2001) ise vizyona girmeden önce İstanbul Film Festivali'nde gösterilmişti. Aranda, Juana La Loco ile de İspanyol oscarı sayılan Goya ödüllerine "en iyi yönetmen" dalında aday gösterilmiş ancak bu yıl Goyalarda parsayı Alejandro Amenabar'ın Hollywood yapımı Diğerleri (Others, 2001) filmi toplayınca İspanyol sinemasının Hollywood'un tahakkümü altına girdiğini savunarak ödül törenini boykot etmişti. Amenabar gibi genç yetenekleri transfer etmekte atik davranan Hollywood'a bu emektar İspanyol yönetmen hiç sıcak bakmıyor ve "özel efektlerin baskın olduğu günümüz sinema ortamında Çehov tarzı tarzı birşeyler yapmak isteyen sinemacıların Amerika'dan ziyade Avrupa'dan çıktığını söylüyor. Ancak şu anda henüz Avrupa sineması diye bir olgudan söz edilemeyeceğini de ekliyor: "Avrupa Birliği, kalpsiz ve ruhsuz bir ticaret ortamından ibaret olduğu sürece böyle bir sinemanın doğmasına katkı yapamaz; Avrupa Birliği'nin bir ruhu olduğu zaman ortak bir sineması da doğacaktır."
1926 Barcelona doğumlu Aranda, gençliğinde yedi yıl Venezuela'da yaşadıktan sonra 1956'da anavatanına dönmüş ve ünlü İsopanyol yazar Juan Goytisolo'nun Franco rejimi tarafından uzun süre yasaklanan belgesel seyahat romanı Campos de Nijar için çektiği fotoğraflarla ilk kez adını duyurmuş. Aranda 1956'te başlayan sinema yönetmenliği kariyerindeki filmlerinde kendine özgü çok belirgin bir tarz oluşturmayı başararak klasik anlamda "auteur" sıfatını kazanmış durumda. Bir İspanyol sinema yazarı Aranda için, "çok az sinemacı aşk ve ölüm arasında ihtiras dolayımıyla tesis edilen ilişkiyi onun gibi son raddeye kadar tasvir edebilmiştir" diyor. Ancak bu tespiti birkaç adım öteye götürmek gerekiyor. Aranda'nın filmlerinin ortak teması, bireylerin özgürlüğe doğru kendilerini burmaları uğruna verdikleri mücadelelerin genelde trajik sonuçları üzerine yoğunlaşıyor. Ve daha da ilginci bu bireyler genellikle kadın, hatta sıkça lezbiyen veya Cinsiyet Değişimi (cambio de sexo, 1977) filminde olduğu gibi kadın olmak isteyen bir erkek.


















Aranda'nın ilk filmlerinden korku/gerilim tarzındanki Zalimler (Las Crueles, 1969) bir Lezbiyen intikam öyküsünü anlatıyor. Ardından gelen Kanlı Gelin ( La novia ensangrentada, 1972) ise sıradışı bir lezbiyen vampir filmidir. Avrupa korku sinemasının kült ürünlerinden olan bu filmde, lezbiyen vampirin gözünü diktiği taze gelinin kocası, şiddet düşkünü hoyrat bir adam olarak tasvir ediliyor ve örneğin aynı dönemin İngiliz hammer stüdyosu yapımı dişi-vampir filmleri "lanet olasıca" vampirlerin yok edilip karı-kocanın "ideal beraberliğinin yeniden tesisi şeklinde mutlu son'larla biterken, Aranda'nın filminde dişi vampir ve genç kadın, aynı tabutta sarmaş dolaş yatarak erkeğin kurşunlarına birlikte hedef oluyorlar. Cinsiyet Değişimi'ndeyse içindeki kadınsı duyguları dışarı vuran genç bir erkeğin babası tarafından bir fahişeyle yatmaya zorlanması üzerine evini terk etmesiyle başlayan serüveni konu ediliyor. 1980'lerde üç kez Goya, ( bir kez de Cannes Altın Palmiye) ödüllerine aday gösterilen Aranda sonunda 1992'de Aşıklar ( Amantes ) filmiyle "en iyi yönetmen" dalında "Goya" ödülünü kazanacaktı. 1994'te ülkemizde de gösterilen bu filmin konusu üçlü bir ilişki üzerineydi. Türkiye'de çekilen "Türk Tutkusu" (La Passion Turco, 1994) bir İstanbul sehayati sırasında Türk rehberine aşık olup evini bırakarak yedi tepeli şehrimize yerleşen bir İspanyol kadının yaşadığı hayal kırıklığı ve hüsran üzerineydi. Film Kadın adamı hadım ettikten sonra Galata köprüsü'nde tek başına dolaşmasıyla bitiyordu. Ülkemizde vcdleri bulunan Özgürlük ( Libertarias, 1996) ise İspanya İç Savaşı sırasında kadın anarşistlerin, erkek yoldaşları tarafından kendilerine cephede silah verilmeyip çamaşır, bulaşık işlerine koşulmalarına isyanlarını anlatır. Aranda, insanlığın kadın yarısının, erkek egemenliğinin belirlediği sosyo-kültürel ilişkiler yumağının demir kıskacına karşı direnişini anlatıyor ısrarla, tekrar tekrar.
 






0 yorum:

Yorum Gönder